Loading...

Kapıdağ Tarihi



 
Kapıdağ Yarımadası'nın  antik çağdan günümüze tarihi 


Kapıdağ yarımadası Marmara Denizinin ortasından başlayarak güney kıyısı küçük Asya Kıtası Bandırma sahillerine 1500 m. genişliğinde dar bir toprak parçası berzahla bağlıdır.
Bugün Erdek ilçesinin sınırları içinde kalan bölgede tarih boyunca (kızıkos) - (Artake) ve (Prokonesos) isminde üç site şehir devletinin bulunduğunu ünlü tarihçi heredot'un eserlerinden öğreniyoruz.
Heredot Kapıdağ Yarım Adası (Arkatonesos) taki şehir devletlerinden bahsederken Kızıkos ve Arteka'nın Kapıdağ yarım adası üzerinde Prokonesos'un ise önce Paşaliman'ı adasında daha sonrada Marmara adasında kurulduğunu bildirir.
Kızıkos şehir devleti kısmen Kapıdağ berzahına uzanmış kısmen eskiden (Artonoros) denen yüksek dağların yeşil eteklerine yaşlanmıştır. Arkasında Dindimon'un bugünkü Adem Kaya ve Dede Dağlarının yüksek ve ormanlık tepeleri vardır.
Kızıkos şehri bir kolu ile doğudan (Panaromos) (Bandırma) körfezinin mavi denizini öteki kolu ilede batıdan (Artake) Erdek körfezinin ışıklı sularını kucaklar.
Bu bölgeye yerleşen en eski toplulukların (Dolionlar) olduğunuda antik coğrafyacı Starbon bildiriyor. Dolian'ların Yunanistan'daki Tesalya'dan buralara göç etmiş olduğu bildirilmektedir. Mitelojide Yunanlıların meşhur Argonot'lar destanında adı geçen Doliyan'lar kralı genç Kızıkos kralı Tesalya'lı bir kahramandır.
Daha sonraki tarihlerde Kızıkos ismini alan Kapıdağ berzahi ve yöresi I.O 749 ve 680 yıllarında olmak üzere iki defa Milatos'lular tarafından kolonize edilmiştir. Bugünki Erdek kasabasının yerinde bulunan eski Arteka şehri ile birlikte Kızıkos'un bu ikinci kolonizasyonu Lidya devletinin en yüce devrini açan kral Gipes'in hükümdarlığı zamanına rastlamaktadır.

Değişik tarih kaynaklarından edilinilen bilgilere göre kızıkos ve Arteka Erdek M.O. tarihlerden başlayarak milattan sonra Osmanlılara kadar geçen tarihi dönemlerde on defa el değiştirerek başka ulusların egemenlikleri altına girdikleri yazılmaktadır.Bu bölgede Trakyalılar, Makedonyalılar, Lidyalılar, Persler, Ispartalılar, Peneposuslular, Frigyalılar, Romalılar ve Bizanslıların egemenlikleri altında kaldıkları en son ise 1339 yılına Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Paşa'nın ilk Rumeli seferine çıkışında bu bölgenin fethedilmesi ile Osmanlılara Türklere geçtiğini öğreniyoruz.
İşte bu açıdan bakıldığında Kızıkosda ve Erdek'te her dönemin her değişik eski ulusların egemenliklerinden kalan kültür ve sanat mozağini bir arada bulmak, görmek mümkündür. Bölge bir toplu kültür ve sanat mozağini başka bir bölgelerde görmek mümkün değildir.

Kızıkos ve Erdek özellikle M.O. 333-30 yıllarında Helenistik çağda ve yine Roma dönemlerinde mimari ve sanat heykeltraşlık alanlarında erişilmez bir düzeye ulaştıklarını Kapıdağı'nda çıkarılan rengarenk mermerleri büyük bir ustalıkla nakşeden Kızıkoslu heykeltraşlar o dönemlerin bir çok kral ve imparatorluklarına saraylar, saray süslemeleri, dönemin Tanrıları adına tapınaklar mezar süslemeleri sütun başlıkları kopruler su kemerleri yaptıklarını tarihi belgelerden öğreniyoruz. Dünyanın sekizinci harikaları arasında yer alan Kızıkos'daki Hadriyanoz tapınağıda İmparator Hadriyanos adına Kızıkoslı mimarlarca yapıldığı tarihi kayıtlarda yer almaktadır. Bugün Ege'de Efesos, Soke'de Milatos, Bergama ve Atina'daki çeşitli mabetlerin sütun başlıkları ile süslemeleri Kızıkoslu mimarlarca yapıldığı bilinmektedir.
Kızıkos bilim ve kültür alanında tarihlere ışık tutacak düzeydedir. Dönemin en ünlü filozofları matematikçileri astronomi bilginleri ünlü tarihçi ve edebiyatçıları zamanın en ünlü coğrafyacısı ve deniz bilimcisi kaşif Evdeksiyos
Kızıkos'ta yetişmiştir. Kızıkos'un jimnazyonlarında bir çok kralların prenslerin eğitim gördükleride tarih kaynaklarında yer almaktadır.
Bu yabancı tarih yazarlarının başında Hasluk, Starbon, Hamilton, Joubin, Teksiyer, Pleniyus gibi çeşitli tarih bilimcilerin eserleri yer almaktadır.
Yine Osmanlı dönemindeki yazarlardan da Solakzade Mehmet Efendi tarihi Uzun Çarşılı Karesi Tarihi, Osmanlı Tarihi, Evliya Çelebi ibni derviş seyahetnamesi gibi bir çok belli başlı eserlerde Erdek'in eski tarihi açık bir şekilde yer almaktadır.
İnsanlık aleminin ilk neolitik çağı taş devrinden bağlayarak günümüze kadar uzanan yedi bin yıllık geçmişinden Erdek kesintisiz bütün medeniyetlerin yerleşim merkezlerinden birisidir. Bu kadar eski görkemli tarihi mazisini tarihin derinliklerinde bırakıp gelen Kızıkos ve Erdek Son Bizans Dönemlerinde de Bizans'ın şarap, zeytin, zeytin yağı, balık ve ipek deposudur.
Osmanlı döneminde ise Erdek'in en güzel en açık bir şekilde Evliya Çelebi'nin Seyahatname isimli eserinden öğreniyoruz. 1639 yılında Erdek'e iki kez gelen Evliya Çelebi Erdek'in tahtanı ve fevkanı iki katlı evlerinde, hanları hamamları, dört mihrap camilerinden 25.000 dönüm bağlarından misket üzümünden dokuz çeşit şarabından bahseder. Yine Evliya'nın ilginç bir anısında bugün Erdek limanında bulunan küçük Zeytinli Ada ile ilgilidir. Evliya Çelebi Zeytinli Adası ile ilgili şöyle bahsediyor.
“Bu Erdek'in karşı garbında bir mil bait derya içere taam sofrası kadar bir yerde kaynar bir ılıca suyu vardır ki Adem içine girmeyi tahammul edemeyip deryaya karıştığı yerde gusul ederler. İki türlü hasai kudret bireşince gusul edenler hayati cavidani bulurcasına memnun ve sıhatül vücut olurlar” satırları ile Zeytinli Ada'daki şifalı sulardan bahsediyor.

Erdek artık dün olduğu gibi bugün de o geçmiş görkemli mazisine yakışır bir şekilde hızla gelişip büyüyen üstündeki bütün doğal ve tarihi kaynaklarıda ortaya çıkararak dünya insanlık alemine sunmak için gayret içindedir. Bugün Erdek Marmara'nın tek sahil cennetidir.Ekonomik hayatında dün olduğu gibi bugünde zeytincilik, balıkçılık, ve turizm en geniş imkanlarla insanlığa sunulmak üzere geliştirilmektedir. Erdek gelecekte bütün dünya insanlarının ilgi ve severek koşup geleceği ender turistik yerlerinden biri olmaya adaydır.


Bknz:  Kziykos eserleri fotoğraflaro için 


Kaynak : İnternetten derlenmiştir .

Kirazlı  Manastırı   
ya da Rumca adıyla
 
Panagia Theotokos Faneromeni Manastiri



   
Antik dönemde Didumus Dağı olarak bilinen dağın eteğinde manastır, kilise ve yapı gruplarından oluşan bir kompleks tir. Duvar tekniğine göre; 19.yy’da(1800’lü yıllar) Rumların kullandığı bir dini anıt yapı olduğu anlaşılmaktadır. Mevcut temellerden ve duvar kalıntılarından bodrum üzerine 2 katlı olduğu görülmektedir. Bugün mevcut olan kilisenin, güney duvarı ile absis duvarının bir kısmı ayakta ve yüzeyde bulunmaktadır. Aşağıdaki  siyahbeyaz fotoğraf manstırın 1918'de çekilmiş fotoğrafıdır . Bugün bu eserden renkli karelerdeki kalıntılar kalmıştır . Bukadar kısa sürede talan edilmesi ve bu hale getirilmesi gerçekten ilginç bir durum oluşturmaktadır .
Kapıdağ'da başka kilise kalıntıları da vardır
Ormanlı Köyü Manastır Kalıntısı, Ballıpınar Köyü Kilise Kalıntısı, Karşıyaka Beldesi Kilise Kalıntıları da bulunmaktadır.